İsmayıl Kazımov’un
tezi “Giriş” hissesinden sonra beş
fasıl, “Netice” ve “Bibliyografya”
kısımlarından oluşmaktadır.
Axısqa, 1827-28 ve 1877-1878 yıllarda
Osmanlı-Rus savaşlarından sonra Osmanlı
Devleti tarafından Rus Çarlığı’na
terk edilen topraklar arasındadır. Bu bölge
Türkiye ile Gürcistan arasında kalmasına,
dünyanın en stratejik noktalarından birinde
bulunmasına rağmen, Türk dünyasının
günümüzde en az tanınan bölgelerindendir.
Bu bakımdan İsmayıl
Kazimov’un araştırması bu konuda
duyulan bilgi eksikliğini kendi alanında tamamlar
niteliktedir.
Araştırmada önce Axısqa
Türkleri’nin etnik tarihi ve menşei bir
hayli zengin kaynaklara dayanılarak incelenmiştir.
Bu konuda ortaya konulan tezler tartışılmış,
kaynaklar karşılaştırılmış
ve objektif sonuçlara ulaşılmıştır.
Araştırmanın bu bölümünde
nedense bölgenin ilk tarihi, VI-VII. asırlara
kadar ayrıntılı olarak incelenmiş
ve bu dönemlerdeki etnik teşekkül tasvir
edilmiştir, ama daha sonraki dönemlerde bölgede
yaşayan insanların, Selçuklu, Safevî
ve Osmanlı devletleriyle ve bu devletlerin halklarıyla
münasebetleri ve bu dönemlerde devam eden etnik
teşekkül, daha geniş anlamda siyasî,
medenî ilişkiler ve dil etkileşimi ihmal
edilmiştir.
Halbuki bu bölge Osmanlılar
tarafından Rusya’ya bırakıldıktan
sonra da Arap harfli Osmanlı Türkçesi,
bu bölgedeki insanların uzun zaman edebî
dili, yazı dili olmaya devam etmiştir. Bu
bakımdan tezin ikinci kısmını
teşkil eden “Fonetika” bölümünde
Axısqa Türkçesi’nin yakın
zamana kadar sabitleşmiş alfabesinin olmadığından
bahsediliyor. Burada her halde Sovyet dönemi göz
önünde tutulmuş olmalıdır.
Yoksa daha önceki devirlerde Axısqa Türklerinin,
Arap grafikalı Osmanlı aflabesinden ve Osmanlı
Türkçesi’nden istifade ettikleri bilinmektedir.
Nitekim Türkiye’deki birçok kütüphane
ve arşivlerde Axısqa Türk şairlerinin
ve din âlimlerinin Osmanlı Türkçesi
ile yazdıkları birçok eser bulunmaktadır.
Ayrıca tezin hazırlanmasında
Türkiye’deki bazı kaynak eserlere ulaşılmadığı
dikkati çekmektedir. Türkiye’de son zamanlarda
F. Kırzıoğlu’nun araştırmaları
dışında Axısqa Türkleri’nin
siyasî, medenî tarihi, edebiyatı, dili
hakkında yapılmış bazı
önemli araştırmalar vardır. Bunlar
arasında edebiyat ve siyasî tarih açısından
özellikle Yunus Zeyrek’in, dil açısından
Ahmet Caferoğlu, Turgut Günay, Turgut Acar,
Efrasiyap Gemalmaz ve Ahmet Bican Ercilasun’un doğu
ve kuzey doğu Anadolu diyalektolojisi üzerine
gerçekleştirdikleri araştırmalar
görülse iyi olurdu. Ayrıca ikinci dereceden
kaynaklar arasında sayılabilecek Erzurum Atatürk
Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde
kuzey doğu Anadolu diyalektolojisi üzerine yapılmış,
teype kaydedilerek derlenmiş zengin dil malzemesini
ihtiva eden mezuniyet tezleri (diplom işleri) de
bu saha için önem taşımaktadır.
Bu kaynaklar görülebilmiş
olsaydı Axısqa Türkleri’nin diliyle
bunlara en yakın Anadolu ağızlarının
dil özellikleri, tezde karşılaştırılabilir
ve çok daha tutarlı sonuçlara uluşılabilirdi.
Bilindiği gibi Posof, Artvin bölgesi, her bakımdan
Axısqa ile yakından ilgilidir. Yine de bu
kaynaklara ulaşılmaması, tez için
önemli bir eksiklik olarak değerlendirilmemelidir.
Çünkü araştırma, doğrudan
doğruya Axısqa Türkçesi üzerine
yoğunlaştırılmıştır.
Tezin asıl kısmını,
Axısqa Türkleri’nin dil özellikleri
oluşturmaktadır. Bu bölümlerde dil
araştırmalarında uygulanan metotlara
uygun olarak Axısqa Türkçesi’nin
fonetik, morfolojik, leksik ve sentaktik özellikleri
ayrı ayrı hisselerde ele alınıp
incelenmiştir.
Tezin bu bölümlerinde tarihî
mukayeseli ve tasvirî metodun kullanılması
olumlu sonuçlar vermiştir. Bu araştırma
ile ilk defa bilimsel olarak Axısqa Türkleri’inin
dil özellikleri geniş bir şekilde tesbit
edilmiş bulunmaktadır. Bu bakımdan
hazırlanan tez, Türkoloji araştırmalarına
önemli bir katkı olarak değerlendirilebilir.
Tezin, şimdiye kadarki araştırmalardan
farklı olarak internet ortamında okuyuculara
ulaştırılması takdire layıktır.
Sonuç olarak İsmayıl
Kazımov’un hazırladığı
bu tez, konuya objektif yaklaşımı,
dil materyalinin ilmî prensiplere uygun işlemesi,
sahasında ilk ve önemli bir araştırma
olması sebebiyle takdire lâyıktır
ve araştırmacıya “filologiya
elmleri doktoru” adı verilmesi kanaatimce
uygundur.
8.12.2003
Prof.
Dr. Yavuz Akpınar
Ege
Üniversitesi
Edebiyat
Fakültesi
Türk
Lehçeleri ve Edebiyatlari
Anabilim
Dalı Başkanı
Bornova
İZMİR