.
Ana sehife cahidbdu@yahoo.com    
Axisqa (Mesxet) turklerinin dili

 GÜL AĞACI

Hekayə

Özkan Şahin (Türkiyə).

 

Bu sene Erzincan'in sicagi yamandi. Insafsiz Gunes, daglari, ovalari, yollari cayir cayir yakiyordu. Otlar sararmis, dereler kurumustu. Sukur kitlik inmemisti topraga, Hasat yerindeydi. Hatta dut ve ceviz agaclari gecen senelerden daha fazla mahsul vermisti. Onlarinda bahcesinde dut ve ceviz agaclari vardi. Dut agaclarini Muhammet alti yasindayken, dedesi Murtaza Aga ile birlikte dikmisti. Ceviz Agaclarinda Murtaza Aga'nin babasi Yusuf Aga, Murtaza Aga cocukken dikmisti. Simdi dallari salkim salkim meyveyle dolu bu agaclar, gunesin altinda siddetli bir aciyla feryat ediyorlardi. Olgunlasan meyvelerde istemeye istemeye dallarindan kopup topraga dusuyor, akibetlerini bekliyorlardi. Rabia Ana, olgunlasip topraga dusmus meyveleri toplamak icin elindeki bakir tasla, merdivenlerden indi. Meyveleri toplamaya basladi. Birkac dakika icinde bakir tas agzina kadar meyve ile doldu. Rabia Ana tasi iceri goturmek icin dogruldu. Belinde siddetli bir agri hissetti. Ayakta fazla kalmayip kapi onundeki hasir mindere oturdu. Sonrada evin icindeki gelinine bagirdi. -Fatma, Fatma Fatma, kaynanasinin sesini duyar duymaz mutfaktaki isini birakarak kapi onune kostu. -Buyur Ana Rabia Ana elindeki tasi uzatarak -Su tasi al gotur. Cevizleri sec cuvala at. Dutlari yikama yikadinmi tadi gider, yenmez. Fatma kaynanasinin yuzune bakarak -Ama dut boyle tozlu toprakli yenmezki ana, dedi. Rabia Ana, bu sozun uzerine, kaslarini gozlerine dogru yumarak Fatma'ya bakti. -Benden iyimi bilecen kizim. Sen daha dogmamisken biz dutu topraga bulayip yerdik. Dedigimi yap, fazlada konusma. Fatma, Kaynanasinin bu sert sozlerine uzuldu. Ici meyve dolu tasi alarak iceri gitti. Fatma, kaynanasindan sert sozler duymaya alismisti. Bu sozlere uzulurdu ama uzuntusunu belli etmedi. Belli etmemesi de gerekirdi. Eger gelin uzuldugunu, burkuldugunu belli ederse, kaynana gelini daha buyuk bir hirsla ezer, dunyayi gelinine dar ederdi. Bu gelin kaynana husumeti yalniz bu evde boyle degildi. Anadolu'da hangi evin kapisini calsaniz mutlaka bu husumetin aynindan bir tane gorurdunuz. Hele, savas baslayip, analar gencecik ogullarini "Insallah doner" umudu ile dusmanla dovusmeye yollayinca, analarin beyinlerinde baslayan kara umutsuzluklar, evlerdeki karsilikli husumete donusmustu. Gelinlerin sucu neydi.? Iste bunu analara anlatamazdiniz. Onlar Anadolu anasiydi. Onlar kendi bildiklerinden sasmayan, ezile ezile ezmeyi, yenile yenile yenmeyi ogrenmis, en gucsuz, en zayif zamanlarinda bile toprak gibi diri kaya gibi saglam kalabilen mukemmel insanlardi. Rabia Ana oglu, Muhammet savasa gitmeden once, daha uysal, daha agirbasli idi. Buyuk acilarin dortnala uzerine geldigi zamanlarda bile buyuk sabir ornekleri gosterirdi. Kolay kolay kizmaz, buyuk ile buyuk, kucuk ile kucuk olurdu. Gulucugu yuzunden dusmezdi. Muhammedi elinden bir yildiz gibi kayip gidince hayata dusman oldu. Asilesti, huysuzlasti, gozlerindeki isiltinin yerini, iri iri damlalar aldi. Haksizda degildi. Giden, agaca bagli essek, sabana takili okuz -2- degildi ki. Evlat. Dokuz ay karninda tasinan, yedirilen, giydirilen, cilesine ortak olunan, koskoca bir umut. Rabia Ana'nin hali boyleydi. Fatma kaynanasinin halinden anladigi icin, kaynanasinin hatalarina goz yumardi. Karsilik vermez, sabrinin butun gucuyle, guzel gunler icin dua ederdi. Hem kendine, hemde bir Anadolu gelinine yakisani yapardi. Aslinda Fatma'nin da hali hic kolay degildi. O koskoca bilinmezligin ortasina, o'da aslan gibi yigidini atmisti. Icinde "birgun donecek" diye bir umut vardi ama savas denen o kesmekesten kolay kolay donen olmuyordu. Donenlerde gittikleri gibi gelmezdi. Ya bedenlerinden bir parca koyarlardi savas meydanina ada akillarinin tumunu. Rabia Ana, kapinin onundeki hasir minderde oturuyordu. Koynundan tutun tabakasini cikartip, bir sigara sardi. Kibritini cikarip sigarasini yakti. Kibrit kesesini koynuna atarken elinin uzerindeki yara izlerine dikkatini verdi. Bu izler tas duvarin yaninda duran gul agacini dikerken eline batmis dikenlerin yarasindan kalma izlerdi. Bu izler Rabia Anayi Gul agacini diktigi gunlere goturdu. Muhammed'inin yaninda oldugu gunlere. Bu gul agacini Muhammet, Bakirci Zeynel'in kapisinin onunde bulmustu. Agac yureginden vurulmus garip bir cocuk gibi yol kenarinda yatarken Muhammed agaca acimis, alip eve getirmisti. Sonrada Anasi Rabia Hatun ile duvar kenarina dikmislerdi. Rabia Ana ne kadar "bu agac yipranmis, cicek vermez desede" agac dikildiginin ikinci senesi tam 14 tane gul acmisti. Tam ondort kirmizi gul. Rabia Ana bu agaca Muhammed'imin uguru derdi. Kendine gore hakliydi da. Bu agacin eve geldigi sene ordekcilerle aralarindaki tarla meselesi cozulmustu. Daha da guzeli bu agacin geldigi sene Muhammet Fatma'yi eve gelin getirmisti. Ah o dugun Ah, Belki de Rabia Ana'nin en mutlu gunuydu. Nasil mutlu olmasin oglunun muruvveti gozlerinin onundeydi. Ne guzelde cayda cira oynamisti kadinlar ellerinde mesalelerle Elazig'dan, Adiyaman'dan, Dersim'den, Malatya'dan, akrabalar gelmisti. Coluk cocuk doluydu etraf civil, civildi. Genc kizlar, uzum serbetiyle, tuzlu leblebi dagitiyorlardi konuklara. Yeniliyor, iciliyor, gulunuyordu. Ne guzel gunlerdi. Gunes selam vererek doguyor, ay gulerek ortaliga beyazini saciyordu. Dertler kucuk, sevincler buyuktu. Taa ki o kara gune kadar. O gun, yaz ortasi olmasina ragmen gun gunes gorulmemisti ortalikta. Sivas tarafindan keskinmi keskin bir ruzgar esiyordu. Herkesin icinde siddetli bir huzursuzluk vardi. Kotu birseylerin olacagi belli idi. Insanlarin isine gucune daldigi bir vakit, Cakir Imam, Camiinin minaresinden tum mahalleye seslendi. -Ey ahali, Her evden bir resit kisi bir saate kadar camiinin avlusunda olsun. Duyanlar duymayanlara soylesin. Ahali, haberin kotu oldugunu, imamin sesinin titreyisinden anlamisti zaten. Caresiz her evden bir resit kisi camiinin avlusuna gitti. Avlu bir saate kalmadan tiklim tiklim doldu. Camide toplanmis insanlar, meselenin ne oldugunu merak ediyorlardi. Ta ki imam, yanindaki kisiyle avluya cikana kadar. Ahalinin meraki imamin yanindaki, uzun boylu, esmer, bakislarindan Anadolu cocugu oldugu belli olan, gri uniformali delikanliyi gorunce yerini, cehennem dehlizi gibi karanlik bir umutsuzluga birakti. Bu umutsuzluk birkac saniye icinde, gozyaslari ve sozler olarak, ortaya cikmayla basladi. Avludaki ahalinin huzursuzlugunu farkeden imam,halka seslendi. -Burada Allah'in yuce izni ve inayetiyle, onemli bir memleket meselesini konusmak icin toplandik. Benimde mesele hakkinda pek bir bilgim olmadigi icin -3- sozu, aramizda bulunan misafirimize birakiyorum. Iyi dinleyiniz. Konugumuzun soyleyecekleri hepimizi ilgilendiriyor. Konuk sozlerine baslamadan once, cakir gozleriyle ahaliyi birkac saniye suzdu. Ahalinin gozlerindeki karanliga bakarak, gencecik sesi ile konusmaya basladi. -Oncelikle Allah'in selami, rahmeti ve bereketi, sizin ve tum Muslu-manlarin uzerine olsun. Ayrica tum Anadolu ahalisine, Padisahimiz Mehmet Vahdeddin Han ve Ankara'da Yurdumuzu ve halkimizi, her turlu kotulukten korumak icin calisan pasalarimizin selami var. Sizinde bildiginiz gibi memleketimiz kaynamakta olan bir kazandir. Milletimizin dusmani olan kafirler, yurdumuzu dort bir taraftan sarmak uzeredirler. Eger, bu topraklarin ekmegini yiyen bu vatanin evlatlari olan sizler boyle durur, memleketimiz, canimiz, irzimiz ve de yuce kitabimiz Kur'an icin bir araya gelip, kafire kursun savurmazsak, burnumuzun dibine kadar girecek olan kafir, tarlalarimiza el koyacak, mallarimizi yagmalayacak, genc kizlarimiza, gelinlerimize, kadinlarimiza uckur cozecektir. Allah'tan dilegim sozlerimin muhimligini kavramanizdir. Iste durum boyle. Oyle buyuk bir tehlikedeyiz ki sozler bile bu tehlikeyi anlatmaya az gelir. Ama sozlerimin fenaligi sakin sizi korkutmasin. Biz gucsuz, aciz, mezara talip insanlar degiliz. Allah'in verdigi iman en buyuk gucumuzdur. Kumandanlarimiz akli basinda, caliskan, dualari halkin kurtulusu olan ulu kisilerdir. Askerlerimiz azimli ve kuvvetlidir. Kafirin basini ezmemiz icin hicbir sebep yoktur. Onlarin silahi varsa bizimde var, onlarin askeri varsa bizimde var. Daha muhimi Yuce Mevla'mizin yardimi uzerimizdedir. Ama bir hakikat varki askerimiz tam manasiyla toplanmamistir. Ben bir evladiniz olarak sizden, kafirlerin basini ezmemiz icin, ogullarinizi orduya kaydettirmenizi bildirmek icin pasalarim tarafindan elci gonderildim. Memleket, Mevla'mizin yardimi ve evlatlarimizin gayreti ile kurtarilacaktir. Benim sozum bu kadardir. Sizden sozu olan varsa soylesin. Ugultularla kaynayan toplulugun icinden Zeynel Aga soze atildi. Konusurken sesi titriyordu. Gozleri de dolmustu. -Kumandanim, Ben asker masker veremem. Kumandan, bakislarinin sertliligini, sesinin tonuyla birlestirerek bagirdi. -Nedenmis o efendi. Zeynel Aga cevap verdi. -Yasim yetmisiki, Ayakta durmaya sabani tutmaya mecalim yok. Evde yedi nufusuz. Evi ondokuzuna yeni basan oglum idare eder. Eger ben onu savasa gonderirsem evdekilere kim bakacak. Zeynel Aga'nin sozleri biter bitmez, ortaya Nohutcu Hasan atildi. Siniri gozlerinden okunuyordu. -Babamin iki karisi vardi. Ben ikincisindenim. Babam ikinci kariyi, birinciden mahsul alamiyor diye nikahlamis. Sukur, anam bereketli cikmis. Babamin muradi olmus. Biz onbir kardestik. Sekizi erkekti. Simdi ben haric hepsi toprakta. Su harpten o harbe kosar dururlardi. Mezarlari nerede onu bile bilmeyiz. Durum boyle iste kumandan bey. Bir ben kaldim erkek kardeslerimin arasinda sag. Ben altmisdordumdeyim. Iki tane aslan gibi erim, uc tane gul gibi kizim var. Benden ruh cekilince, onlar evimin diregi olacaklar. Onlar soyumu surdurecekler. Anlayacagin kumandan bey ben erlerimin, kizlarimin dizlerinin dibinde olecegim. Evlatlarimi genc yaslarinda -4- bile bile olume yollayamam. Git sozlerimi nereye iletirsen ilet. Baska sozum yoktur. Nohutcu Hasan Aga'nin sozleri, kaynayan toplulugu iyice karistirdi. Kalabaligin icinde "Ben evladimi olume gondermem" Bir evlat kolaymi yetisiyor" gibi ugultular yukseliyordu. Toplulugun gidisati Kumandanin sinirlerini gerdi. Kumandan, sert bakislarini ahali uzerinde gezdirerek konusmaya basladi. Kumandan sesi tehditvari bir sertlik tasiyordu. -Halinizden anladigim sudur ki hicbiriniz topragimizi, namusumuzu ve ezanimizi kurtarmak icin kurmakta oldugumuz orduya asker verme niyetinde degilsiniz. Sunu bilmenizi ister kim ki tutmakta oldugunuz hal Devlete isyandan baska bir sey degildir. Evlattan ayrilmak kolay degildir bunu bizde biliriz. Ama Yurdun, sizin ve torunlarimizin selahi icin siz vermeseniz de biz alacagimizi alacagiz. Son olarakta sunu bildirmeliyim ki kurmakta oldugumuz ordu ne Enver Pasanin Kars'ta dondurdugu ordunun nede Yemene gidipte gelmeyen ordunun akibetine ugrayacaktir. Kurtulusumuz bu ordunun kurulmasiyla mevcuttur. Allah, milletimizin ve ummet-i Muhammedi'n yar ve yardimcisi olsun. Kumandanin sozleri ahalinin ofkesini biraz dindirmisti. Dinen ofkenin altinda onlarca ofke yatiyordu. Kumandan son sozlerini soyledi. -Simdi hepiniz muhtarinizin ve imaminizin yardimcisi olun. Onlar kayit islemlerini evlerinize gelip yapacak. Mesele boyle kapanmisti. Once evlerin listesi cikarildi. Sonrada her evden bir-iki delikanli orduyla girdi. Muhammedi'nde kaydi yapilmisti. Birkac gun sonrada Muhammet ve akranlari savas denen o kanli kaosun gobegine dogru yola ciktilar. Artik analar,babalar, yarlar ofkeyle dolmus bir merakta, evlatlar ise yasam denen ucurumun tam ucundaydilar. Rabia Ana ne zaman eskiyi hatirlasa aglardi. Guzel gunleri hatirlamak onu daha cok uzerdi. Cunku guzel gunler Muhammed'in gittigi gun olmustu. Hepsi Muhammed'in donusuyle tekrar dirilecekti ama Muhammed geri gelecekmiydi.? Gozyaslari akmaya devam ediyordu. Fistanindan cikardigi, basma bir mendille gozyasini sildi. Ayaga kalkti. Duvar dibindeki gul agacina dogru ilerledi. Nasirli sert parmaklari ile gullerden bir tanesini kopartip tum gucuyle kokladi. Sanki Muhammed'in yanaklarini kokluyordu. Koku o kadar hosuna gittiki gulleri demetleyip evin icine koymaya karar verdi. Belki Muhammed'in kokusu evin icine yayilirdi. Gulleri kesmek icin mutfaga gidip keskin bir bicak aldi. Tekrar gul agacinin basina gelerek, duzenli bir sekilde gulleri kesmeye basladi. Kesmis oldugu gulleri bir demet halinde, yariya kadar su doldurmus oldugu genis agizli toprak destinin icine atti Destiyide salonun icindeki tahta sofranin uzerine koydu. Sonrada kapinin onundeki hasir mindere oturdu. Rabia Ana'nin icinde bugun garipmi garip bir his vardi. Zaman hic gecmiyordu sanki. Daha dogrusu zaman gecmek icin birseyler bekliyordu. Agaclarin yapraklari ruzgar esmesine ragmen hisirdamiyordu. Kuslarin otusleri, kopeklerin havlamalari susmustu. Gunes yakmiyordu, daglarin basida tutmuyor. Diger gunler coluk cocuk yollarda kedi, kopek kovalarlardi. Bugun cocuklarda ortalikta yoktu. Gun sikiciydi. Rabia Ana, salona, dun oglen destiye koydugu gullere bakmaya gitti. Guller solmamisti. Koparildiklarindaki gibi taptaze, kipkirmiziydilar. Gullerin kontrolu bittikten sonra Rabia Ana tekrar kapiya cikti. -5- Hasir minderin uzerine oturdu. Bir ses, bir patirti, bir gurultu duymak istiyordu ama nafile. Ortalikta ne bir ses nede bir nefes vardi. Rabia Ana, Muhammet gitti gideli sessizlige dusman olmustu. Ne zaman ses soluk ortadan cekilse, Rabia Ana'nin gozlerinden ruhuna dogru yuruyen kara bir dusunce yumagi, Rabia Ana'ya kocaman bir intihar duygusu hediye ediyordu. Eger intihar edene cennet haram olmasaydi bir dakika bile durmazdi. Dis kapinin ardindaki duvarda asili olan cifteyi eline alir, namluyu cenesinin altina yerlestirir basardi tetige,. Sonra kefene sarili bir kadin cesedi ve bin tane umut, derin bir cukuru boylardi. Gene sabah oldu. Gunes cikti, isiklar sacildi. Her yer aydinlandi. Rabia Ana'nin ruhu haric. Ortalik dunku gibi sessizdi. Rabia Ana'nin icinde bir sessizligin bozulacagina dair bir his vardi. Hislerinde de yanilmadi. Arka sokaklardan guclu bir ugultu, sesli adimlarla evine dogru ilerliyordu. Ugultu ilerledikce Rabia Ana'nin meraki artiriyordu. Ugultunun Rabia Ana'nin evine varmasi kisa surdu. Mahalleli bir araya toplanmis, gozlerindeki tedirginlikle karisik mutluluk ile acele adimlar ile yuruyorlardi. Rabia Ana'nin kapisinin onune gelen gruptan bir kisi Rabia Ana'ya bagirdi. -Rabia Ana, selam un aleykum. -Aleykumselam. Hayirdir insallah, Nereye boyle telasla Ayni kisi gulumseyerek sordu -Duymadinmi Ana? -Neyi -Askerler terhis olmus. Gara gelecekler. Belki de gelmislerdir. Acelemiz bundan. Sende Gara kos Allah izin verdiyse Muhammed'in gelmistir. Rabia Ana bu sozleri duyar duymaz, ruhunda cakan simsegin etkisiyle, muhatabina tek kelime bile soylemeden, bahce kapisindan hizla cikti. Kosuyordu. Arkasindaki grubu geride birakti. Bir ara ayagi tokezledi ve tozlu kaldirimin uzerine yuz ustu dustu. Vucudunda olusan aciyi umursamadan kosmaya devam etti. Bir an bile durmadan kosuyordu. Ne agindaki tokezlemeler, ne cigerlerindeki tikanma kosmasina engel oluyordu. Kosarken ruhunun derinliklerindeki celiskili umuda yenilmemeye calisiyordu. Ruhundaki yuzlesme yamandi. -Muhammed'im gelmismidir.? Gelmistir, gelmistir. Ama ya gonderdigim gibi gelmemisse. Kolunu, bacagini, kasini, gozunu topraga birakmissa. Amaan varsin, sakat donsun. Yeterki donsun. Eli ayagi tutmuyor olsada ben ona bakarim. Fatma'm ona bakar. Ama ya gelmemisse, Bedenini topaga ruhunu ahrete gondermisse. Ben o zaman ne yaparim Allah'im. Canima kiymazmiyim. Ama yok. Her duamda " donsun Muhammed'im baska bir sey istemem" derdim. Allah su aciz kulunun istegini gerimi cevirecek. Onun gucu her seye yeter. Gelmistir. Muhammed'im gelmistir. Hem de gittigi gibi gelmistir. Erzincan Gari tiklim tiklimdi. Evlatlarini savasa gondermis analar, babalar ayni umutla, gozlerini dort dondurerek evlatlarini ariyorlardi. Evlatlarini uzaktan gorenler once bagira bagira sukrediyor, sonra hizli adimlarla evlatlarina kosuyor, sonrada butun ozlemleriyle sarildiklari evlatlarina sevkat dolu opucukler konduruyorlardi. Evlatlarini bulamayanlarda hayatlarinda tatmis olduklari bu en buyuk hayal kirikliginin, ruhlarinda birdenbire acmis oldugu o kapkara duyguyla baslarini one egip usul usul geldikleri yere dogru yuruyorlardi. Rabia Ana'da -6- basini one egip yuruyenlerdendi. Gozyaslari icinde yururken ruhundaki celiski ile sohbetine baslamisti. -Gelmedi. Muhammed'im gelmedi. Dirisini gondermediler, bari olusunu gonderseler de mezari yani basimda olsaydi. Onu babasinin yanina gomer, mezarinin basindan da ayrilmazdim. Eyy Allah lanet edesiceler. Eyy insafsizlar. Bari mezarinin yerini soyleseniz de, mezarina gidip icinde yattigi topraga elimi yuzumu sureydim. Allah, Muhammed'imi elimden alanlara da Muhammed'ime kursun sikanlara da gun yuzu gostermesin. Karilari daga, cocuklari dara dussun. Allah'im sen buyuksun ne olur lanetini insafsizlardan esirgeme. Ne olur Allah'im. Ne olur. Eve yaklasmisti. Adimlari yavas, basi ondeydi. Muhammed'in gelmedigini Fatma'ya nasil soyleyecekti. Tazecik kahrolacakti. Aslan gibi eri gitmis, donmemisti. Bahce kapisindan iceri girdi. Agir agir duvar dibindeki kirmizi gullere dogru yurudu. Bir tanesini kopartip kokladi. Sonrada kopardigi gulu yere firlatti. Evin icine girdi. Fatma gorunurlerde yoktu. Belki o'da Gar'a gitmisti. Ama yok, Fatma kaynanasindan izin almadan, bahceye bile cikmazdi. Herhalde buralarda bir yerlerdeydi. Zaten Rabia Ana Fatma'yi gormek istemiyordu. Getirdigi, kotu haberdi, kolay kolay verilmezdi. Yorgun haliyle evin icindeki divana uzandi. Birkac gun once destiye koymus oldugu gullerin solmus oldugunu gordu. Solmus guller acisini artirdi. Aglamaya basladi. Uyumak, bir anligina bile olsa olanlari unutmak istiyordu ama uyuyamiyordu. Zaten uyusa da, acilar ruyasinda bile Rabia Ana'yi rahat birakmazdi. Arka odadan sesler geliyordu. Birden dusuncelerini kesti. Dikkatini arka odadan gelen fisiltilara verdi. Hizlica yerinden kalkti. Arka odaya dogru hizli ve sessiz adimlarla yurudu. Kapi acikti. Ses cikarmadan, kapi agzindan iceriyi seyretti. Yatakta iki kisi hareket etmekteydiler. Yataktakilerin uzerlerini yorgan kapattigi icin Rabia Ana, yataktakileri tanimakta gucluk cekiyordu. Fatma'yi sesinden tanidi. Yataktaki erkegi de taniyamadi. Bu olay Rabia Ana'yi deliye cevirdi. Bu kadar derdin uzerine birde gelininin kahpeligi eklenince, Rabia Ana delirmedigine sasirdi. Fatma Muhammed'in uzerine gul koklamis aile serefini yerlere calmisti. Muhammed, gurbet ellerde kefensiz, tabutsuz yatarken, Fatma elin erkekleriyle, gununu gun etmisti. Rabia Ana simdi hangi derdine yanacakti. Muhammed'inin donmedigine mi, gelininin kahpeligine mi, serefinin topraga batisina mi. Yanacak cok sey vardi ama vakit aglayip inleme vakti degildi. Once yataktaki serefsizlerin cezasi verilmeliydi. Namussuzlara verilecek ceza, olumden asagi olmazdi. Rabia Ana, icindeki atesle, ses cikarmamaya dikkat ederek, usulca, dis kapinin kenarindaki duvarda asili duran cifteyi aldi. Ortasini kirip icine bakti. Tufek doluydu. Tufek elinde, odaya dogru ilerledi. Kapi agzinda durup, nisan aldi. Eli titremiyordu. Ilk kursunu Fatma'nin uzerine cikmis olan serefsizin basina sikti. Silah sesiyle, serefsizin basinin dagilmasi bir oldu. Sira Fatma'daydi. Fatma gozlerini onundeki manzara'nin vahsetiyle soka girmis bagiriyordu. Rabia Ana, Fatma'nin basina nisan aldi. Fatma'nin sozlerine beddua ile bile karsilik vermeden, tetige basti. Fatma'nin surati darmadagin olmustu. Rabia Ana rahatlamisti. Namussuzlari oldurdukten sonra, kapi agzina yaslanarak, odadaki kanli manzarayi birkac saniye seyrettikten sonra cesetlere dogru ilerleri. Once kahverengi yorgani bir cirpida, cesetlerin uzerinden kaldirip atti. Manzara korkunctu. Fatma ve uzerindeki adam cirilciplakti. Bu manzarayi -7- goren Rabia Ana yaptigi ise cok sevindi. Ona gore dunyada islenmis hicbir cinayet kendi isledigi cinayet kadar hos, kendi isledigi cinayet kadar kutsal degildi. Gozlerini Fatma'nin ustundeki adamin, arkasi delinmis kanli basina cevir di. Dudaklarindan "Mekaniniz cehennem olsun" bedduasi dokuldukten sonra, Fatma'nin uzerindeki adami, omuzundan tutarak cevirdi. Beynini, dagittigi adamin yuzunu gorunce gozleri karardi, nutku tutuldu. Once "Oglum" diye haykirdi, sonrada basini kendini bilmez bir halde, arkasindaki duvara vurmaya basladi. Hem basini duvara vuruyor, hemde deliler gibi agliyordu. Birden durdu. Yere atmis oldugu tufegi tekrar eline aldi. Ortasini kirdi. Tufegin icindeki bos fisekleri atti. Fatma'nin ceyiz sandigini hizla acip, icinden bir fisek aldi. Fisegi tufege yerlestirdi. Ortasi kirik tufegin ortasini tekrar birlestirdi. Namluyu cenesinin altina dayadi. Agliyordu. Yataktakilere son bir kez daha bakti. Gozlerini yumdu. Tetige basti. Bu sene Erzincan'in sicagi yamandi. Insafsiz Gunes, daglari, ovalari, golleri cayir cayir yakiyordu. Onlarin bahcesindeki gul agacida.

Geri

Print (cap)

 
Copyright 2003 WebStar
webmaster:CahidKazımov
Ismayil Kazimov
Используются технологии uCoz